Dünya güneşten kopmuş sonra hayat bulmuş derler, eğer hep güneşin bir parçası olsaydı ne dünya olurdu ne de bizler… Ben de insanlardan koptum, kaçtım ve kendime sığındım; belki de sen olursun ya da sen olasın diye koptum. Yine seni Beyazıt tramvaylarına terk etmiş, ayaklarımı sürüyerek yürüyorum, nereye gittiğimi bilmeden. Kendimi bilmezliğimden olsa gerek yürümeye devam ederken birkaç kere de insanlara çarptım, hiç seslerini çıkarmadılar, başımı kaldırıp bakmamıştım yüzlerine ya da arkamı dönüp omuzlarına… Bir zaman sonra sahaflarda buldum kendimi, elimde de bir kitap çoktan sayfalarını açmış okumaya başlamışım, arada yüzüme yaklaştırıyorum kitabı, yılların kokusunu içime çekmek için. Sırf kokusu için aldığım kitaplar var benim, onların hikâyesi kokularındadır, sayfalarında değil. “Sanırım bir elli yıllık vardır bu kitap” diye düşünüyorum. Biraz eskice, biraz değil bir hayli eskice bir kabı var, yaşlanmış, sayfaları buruşmuş, kapağı küçülmüş, yazıları silinmiş birçok yerinde; ama h...