31 Ocak 2020 Cuma

Kırmızı ve Siyah / Kızıl ve Kara *Marie-Henri Beyle Stendhal* -Julien Sorel


-Julien-

Bir babanın oğluna koyabileceği en güzel isimlerden birisi, büyük bir “aşk öyküsü!” Julien Sorel.
Madam Bovary gibi, kitabın ismi “kırmızı ve siyah” değil de Julien Sorel olarak konulsaydı daha da gönüllere girerdi ama Stendhal daha kapsayıcı bir isim tahayyül etmiş.

Julien Sorel’den iğrenirim. Belki kıskanırım da onu, Ben bütün erkekleri kıskanırım. Kırmızı ve Siyah’ın âşıkları var. Bu roman okununca biten kitaplardan değil, sizinle gelişen kitaplardan. Her okuyuşta yeni, her okuyuşta derin, senin gibi. Kırmızı ve Siyah’ı sana başka bir gün anlatacağım Diyor büyük usta Cemil Meriç, Lamia hanıma yazdığı mektuplarında. [Jurnal 2.Cilt]

Julien’i kesinkes kıskandığını düşünüyorum çünkü Meriç’in zekasını ve Meriç’in olmayan güzelliğini de haizdi Julien. Evlenene kadar her kadına evlilik teklif eden Meriç de bir Julien’di. Bunun için hem öfkeliydi, hem de bundan haz alıyordu.


Sene bin sekiz yüz otuz, hırslarıyla hayatta ilerlemeye çalışan ama gururundan ödün vermeyen bir insan, iki bin yirmi’de olsa iki gün yaşayamayacak, belki de utancından cebindeki küçük pistolları kafasına doğrultup intihar ederek farklı bir Wertherin acıları olacaktı. Ama şanslıydı ki bin sekiz otuzlarda yaşadı ve gururunu aşkını öfkesini hayatını doya doya yaşadı.

Tattığı duygular o kadar tanıdık ki, olgunlaşmamış, herhangi bir tecrübesi olmayan cazibesi, yaşadığı iki büyük aşk, birisi evli bir kadın ve diğeri genç bir kız. Bütün roman bu aşkların merkezinde ilerliyor.

Aşk’ın büyük dengesizliğini en iyi gözlemleyebildiğimiz romanlardan birisi: gösterilen her kibirli tavır daha çok aşık olmaya, her bir seviyorum seni deyiş, sevilenin gözündeki daha bir “yitirilen sevgi.” Böyle değil midir aşk dediğimiz tutku zaten.

Aşık olduğumuz kişinin bize değer vermeyişinden dolayı kendi egomuzun gördüğü zararın ismidir karasevda, öyle aşık filan değilizdir, paramparça olmuş, dört bir yana savrulmuşuzdur sadece. Kara’dır artık gözlerimiz, rengini kaybetmiştir hayat, Mathilde için durum böyleydi işte. Karasevdadan ya da insanların nazarında anlatılabilecek mükemmel bir öykü olabilmek için kendi gururu ve kendi kibiri için.

Neden böyle diyorsun diyenler için, ben demiyorum vallahi, Madam dö Renal’in Julien’e olan saf, temiz ve karşılıksız tutkusu ve teslimiyetinden sonra, Mathilde’nin sözüm ona Julien’e olan aşkı, ondan hamile kalmaya götürecek raddeye işi vardırışı, hepsi ama hepsi bu kadının kibirinden değil miydi..

*Kendimi görüyorum ama itiraf edemiyorum sesli söyleyemiyorum* bunu diyeceksiniz, böyle söyleyeceksiniz, hemde hepiniz. Hem Julien’de hem Madam dö Renal’de hem Mathilda’da, her birinde kendinizden derin bir iz bulacaksınız.

Kırmızı: asker üniforması, Napolyon hayranı ki bunu sadece Mathilde’yle konuşurken her fırsatta dile getirir, devrimci ruhu içinde yanan bir ateş parçası gibidir, dışarı çıktığı takdirde kendisini yakacağını iyi bilir. O nedenle bu ateşi; Siyah: cübbe,papaz cübbesiyle örter ve saklamaya çalışır. Bana kalırsa bu büyük iki yüzlülüktür: hiç bir şeye inanmadığı halde, zekasını en verimli haliyle kullanabilmek için incil ezberleyip, latince öğrenerek bunlarla toplumdaki yerini yükseltmeye ve kadınları da bu yükselişte birer basamak olarak kullanmaya çalışmaya, hayır, hayır, işte gördünüz buna hiç bir toplum hiçbir zaman hazır değildir. Çünkü kadınlar sevilmek için vardır.

Kırk yaşıma geldiğim vakit, üçüncü kez görüşelim Julien! Çünkü sen ne olursa olsun, özleniyorsun.

31.01.2020
Şevket Bıdı