Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Kasım, 2012 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

can sıkılmacaları part 1

renkler çok uyumlu, nefes alışverişlerimiz rengarenk ve can bunalmaları simsiyah, kelimeleri hatırlamaya üşenip üretkenliğe sığınarak çok daha kolay ve akılda kalmayacak olan, insanlığın kaleme aldığı hiç bir lügatta yeri olmayan kelimecikler. belki bazı anlamlara geleceklerdir, ama gerek yok, kalsınlar. türetmek türetmek, sonu olmayan bir şey bu. bana bıraktınız bu işi ben de her halükarda, devamlı surette türetir ve türetirim. ali türedi. bir hocamın adıydı. hangi okuldu bilmiyorum unuttum. çok okul da değiştirmedim oysa ki. 890 ilkokul numaram 376 lise numaram bir de üni öğrenci no, o kadar işte. buna rağmen kimdi bu ali türedi, nereden geldi nereye gidiyor, neler oluyordu da bitti de biz böyle apaçık meydanda kaldık. endişeleri paketlemeden yazılmıyor hiç bir şey. sen yazacaksın, insanlar gülecek, sen yazacaksın, insanlar alay edecek, nasihat edip, şunu şöyle bunu yap diyecek. insan işte her zaman bir şeye müdahale eder, edecek. ya seni seviyordur daha güzel ol i...

bir tiyatro

Ne güzel şey hatırlamak seni: ölüm ve zafer haberlerinin içinden, hapiste ve yaşım kırkı geçmiş iken... Ne güzel şey hatırlamak seni: bir mavi kumaşın üstünde unutulmuş olan elin ve saçlarında vakur yumuşaklığı canımın içi İstanbul toprağının... İçimde ikinci bir insan gibidir seni sevmek saadeti... Parmaklarının ucunda kalan kokusu sardunya yaprağının, güneşli bir rahatlık ve etin daveti: kıpkızıl çizgilerle bölünmüş sıcak koyu bir karanlık... Ne güzel şey hatırlamak seni, yazmak sana dair, hapiste sırtüstü yatıp seni düşünmek: filanca gün,filanca yerde söylediğim söz, kendisi değil edasındaki dünya... Ne güzel şey hatırlamak seni. Sana tahtadan bir şeyler oymalıyım yine: bir çekmece bir yüzük, ve üç metre kadar ince ipekli dokumalıyım. Ve hemen fırlayarak yerimden penceremde demirlere yapışarak hürriyetin sütbeyaz maviliğine sana yazdıklarımı bağıra bağıra okumalıyım... Ne güzel şey hatırlamak seni: ölüm ve zafer haberleri içinden, hapiste ve ya...

Uzun Hikaye izlenmeli?

Yakın zamanda Antalya Deepo'da güzel bir film izledim. Uzun Hikaye: Mustafa Kutlu kitabı, Osman Sınav filmi.  Hem filme hemde kitaba dair bir kaç satır karalamak istedim gönlümce. Kitabı ilk gördüğümde ismiyle bağdaştırdığım nokta şu olmuştu: Mustafa Kutlu çok uzun bir hikaye yazmaya niyetlenmiş; ama kafasının içindekileri çok fazla taşıyamamış, en yoğun en kabarık haliyle fikirlerini devşirmiş yaprakların üzerine ve her bir sayfa onun hikayesinin yoğunluğu altında mürekkeplere bulanmış ve sonuç uzun bir hikaye niyetiyle, kısa ama güzel bir hikaye. Mustafa Kutlu ismini ekseriya duymuşumdur, ancak kendisini pek tanımam, herhangi bir kitabını da elime almış okumuş değilim. Tabi bu sadece nasip meselesi, bilerek isteyerek uzak durmuş değilim.  Hasılı filme gitmeye niyetlenmemizle, ayaklanıp üstümüze başımıza çeki düzen vererek kendimizi arabaya atmamız bir oldu. Kenan İmirzalıoğlu'nun oyunculuğunu ne hikmetse severim, bu nedenle filmden ke...

konumuz: kendimiz.

Hiç kimse içinde bir şey saklayamıyor, bir dışa vurum, bir kendini gösteriş herkese lazım. Bazan tutmaya çalışıyorum kendi içimde, sonra bir bakmışım kabuslar, karabasanlar. Sanırım bunları içimizden atmamızı bize bedenimiz tembihliyor, kimsenin içinde tutamadığına bakılırsa. Gün gelir karşındaki insan hiç hoşlanmadığın bir şey yapar, ama onun o kalitede olmadığı bilir ve göz yumarsın; çünkü normalde gayet aklı selim ve zeki bir insandır. İşte olması gereken, uygulanması gereken adab. Buna riayet edenimiz pek az, ya da riayet edildiği zaman bu inceliği sezebilecek insan sayısı da azaldı artık. Diliyorum ki insanlar farkındalıklarını artırsınlar, bizler de mutlu, huzurlu, keyifli bir dünyada yaşam sürelim. Şevket.