Ana içeriğe atla

"Soykırım" "Boykot"

Fransız Mallarını Boykot ve Fransanın şu son yaptırımları konusunda "yazmadan edemedim" kalıbına sığınarak bir kaç kelam etmek isterim.

Bir arkadaşımın da belirttiği gibi Türkiye'de 301 kalksın diye yaygara koparanların Fransa'da soykırım kabul edilsin diye destekte bulunmalarına ben ne diyeyim hiç bilemedim. 301 kalksın fikirlere özgürlük peki tamam, e şu an hapiste yatan o kadar fikir suçlusu var ki, eylem aksiyon değil cidden düşünce suçundan içeride yatan zevatlar halen mevcut. Sadece bu açıdan bile bir hayli girift bir mesele... Umarım bu tezatlık bahsinde hemfikirizdir.

Yazarların, Orhan Pamuk gibi, sözlerinin delil olarak kullanılması, ispatlama çabalarına bunların duhul edilmesi de ayrıca rahatsızlık verici. Baba ve Piç'te de Elif Şafak'ın bu konuya değindiğini okumuştuk ve evet soykırım oldu imalarını da anlamıştık. E hadi yazarların derdi popülistlik olsun.

Soykırım... Soykırım yahu adı üstünde, soyu kırmış olsaydık (ki arada bazı meseleler oldu göç ederken osmanlı ermenileri rus ermenileri tarafından vuruldu öldürüldü başlarına gelmedik iş kalmadı tarzında yazılan tarih; peki kabul ) şu anki Ermenistan'ı İngilizler mi kurdu?(yazar burada ironi yapıyor, e bi zahmet) Levon Panos Dabağyan isimli Ermeni asıllı yazar bu göç ve soykırım meselesine Abdulhamid ve Ermeniler isimli kitabında güzelce değinmişti... Ve Osmanlı Ermenilerini kıskanan Rum Ermenilerinin kendi soydaşı olan Osmanlı Ermenilerine zulmettiğini filan da yazmıştı. Bu adamların delilleri ne kadar sadık ve sabit ise Dabağyanınkiler de o kadar sabit ve sadık. 

Tarihe inip baktığımızda da ermenilerle her zaman ferah içerisinde yaşadığımızı görebiliriz, bu dahi başlı başına bir delildir benim için. Ben soykırımın olduğuna inanmıyorum, bile isteye hiç bir milleti telef etmeyiz. O dönemlerde göçler ve bazı nedenlerden ötürü ermeniler ölmüş yolda açta açıkta kalmışlardır; olabilir, bunun nedeni yanlış politikadır, soykırım değil. 

Fransız ürünlerini boykot... e fransızcaya dair ne varsa boykot edelim, öncelikle boykot kelimesinin yerine başka bir kelime bulmak lazım tabi. Bu konuda çoğunluktan farklı olarak şöyle düşünüyorum: Ürünleri boykot etmek yersiz, şayet bir fransız markası, herhangi bir ürünü kaliteli ve ucuza imal edip bana da iyi bir hizmet sunuyorsa o ürünü alırım ben; ancak piyasada başka alternatifi olmayacak . O ürünün yerine kalitesiz ve ondan daha pahalı yerli malını alacak değilim, ticaretle milli duyguları birbirine karıştırmama taraftarıyım. Kaldı ki ülke ekonomilerinde boykot etmek sadece lafta kalıyor, yine gizli saklı herkes bir şeyler alacaktır. Ben şahsen emin olduğum israil mallarını almıyorum sadece. İsraile gıcığım, nedeni de bu ve alternatifleri de var. Her zaman aldığım bir ürün misal üçü bir arada neskafe, bu fransızların olsa ben bunu almaya yine devam ederim. Hem kaliteli hem ucuz, bim in daha ucuz ürünleri kesmiyor ne yapayım. Ama kendi hayatıma baktığımda zaten alıp kullandığım bir fransız ürünü yok sanırım. Boykot değil de "tepki" adı altında hükümetin adımlar atması icap ediyor. Siyasi yaptırımlar uygulanmalı, bunun yanında ekonomiye dokunulmamalı kanaatindeyim.

Bunlar üç bej benim görüşlerimi yansıtmaya niyetlenmiş bir kaç başı bozuk cümleden ibaret. Sizler ne düşünüyorsunuz bilmek isterim. Ancak ricam kendi fikirlerinizi söyleyin benim gibi düşünmeyenler olabilir muhakkak; ama direk bana muhalefet olarak gelmeyin valla.










Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Bülbülü Öldürmek 2019

Bülbülü Öldürmek... Uzun zaman sonra bir kitabı bitirebildim, özlemişim eski günlerimi, pek çok kitap okuyorum aslında ama artık hep araştırma tarzı ansiklopedi ya da makale türü olduğu için kitap okumuş saymazdım kendimi.  Kayınçomun elinde gördüm kitabı ilk, "abi bu kitabı okuyorum, tavsiye ederim, güzel kitaptır" dedi. Baktım daha çeyreğini okumuş, kapağı ve kitabın ismi çok hoşuma gitti. Nobel almış olması pek önemli değil benim için biliyoruz ki siyasi sebeplerden de verilebiliyor nobeller. Zihnimde yer etti ilk fırsatta okuyayım derken bir baktım arşivimde epub olarak duruyormuş sevgili roman, hemen elimdeki e-okuyucuya uygun hale getirip okumaya başladım. Üç gün sürdü çünkü başlarda biraz sıkıldım, pişman oldum başladığıma, ısrarla devam ettim, yarım bırakmak istemedim, sonra kitap toparlandı, ayağa kalktı ve koşmaya başladı ve kitap bittiğinde evet bu bir pulitzeri de hak etmiş dedirtti. Kendi dönemini çok iyi yansıtan kitaplardan okuması zevkli ama gözümde...

2011'i birlikte geçirdiğim kitaplar

1 Swann'ın bir aşkı Marcel Proust Proust'u tanımayan kalmamalı, okuyom ben yaa diyen herkesi bekleriz. 2 Aşkın suçları Marquis de Sade Sadizm kelimesi kökünü bu adamın soy isminden alıyor, o kadar manyak o kadar yavşak ve o kadar da ahlaksız bir insan. 3 Dünyanın bütün sabahları Pascal Quignard Pascal'ın  felsefeyle olayları bir araya getirip harmanlaması ciddiye alınmalı hatta on liraya kıyılıp bu kitap da gidilip sahaflardan alınmalı 4 Umami Nuarıklı Üniden bir hocam vermişti yazarı arkadaşıymış, keyiflik bir şey, siz okumayın. 5 Godot'yu beklerken Samuel Becket Ooo sembolizm, Godot candır canandır her şeydir. Ölmeden önce okuyun efendim. 6 Eylembilim Oğuz Atay Üniversite olayları, polisler kafa kırmalar ölümler, olaylar olaylar 7 Ruh adam Nihal atsız Mutlak seveceksin... Atsız ın psikolojik analizler konusunda doktora yapmaya çalıştığı eseri, çok başarılı değil ama yine de güzel, okunabilir. 8 Matmazel Noraliya'nın koltuğu Peyami Safa Peyam...

Hiç,Hep,Bir

Güneşe direnebilen bir seni gördüm, ışınların içinden geçerdi bakışların ya da gözlerinde toplardın güneşi, bakamazdım kamaşırdım. Kimi zaman ağlardım, sorduğunda; “sen kaçtın!” derdim. Çenemden tutardın sol elinle, var gücünle destek olurdun bana ama başım hep eğik kalırdı kaldıramazdım. Sonra sen de başını eğerdin, alnını omzuma kor yine sol elinle yanağımı okşardın. Nefesin ruh gibiydi sen soludukça, ben hissettikçe: canlanırdım, yaşardım. Şevket derdin ama edemezdim, Azad’sın derdin hayır senin kölenim derdim, İsmail derdin, sana kurban derdim, Abdulkerim derdin, susardım, sarılırdın. Gözlerimi açardım, puslu bir görüntü sonra arşıma diz çökmüş siluetini hissederdim. Omzumdaydın, yanağımda ve ruhumda. Sonra görmeye başladım sol elini ve dizlerini, ama puslu ve tuzlu, bilmem kaç zaman böyle durduk.. Sağ elimi kaldırdım ve yanağımdaki elini tuttum, başını omzumdan çektin ve usul usul gözlerinle gözlerimi aradın.. Gözlerin gözlerime değdiğinde ben “hep”tim ya da “hiç” zaten “bir” değ...