Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Aralık, 2011 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

2011'i birlikte geçirdiğim kitaplar

1 Swann'ın bir aşkı Marcel Proust Proust'u tanımayan kalmamalı, okuyom ben yaa diyen herkesi bekleriz. 2 Aşkın suçları Marquis de Sade Sadizm kelimesi kökünü bu adamın soy isminden alıyor, o kadar manyak o kadar yavşak ve o kadar da ahlaksız bir insan. 3 Dünyanın bütün sabahları Pascal Quignard Pascal'ın  felsefeyle olayları bir araya getirip harmanlaması ciddiye alınmalı hatta on liraya kıyılıp bu kitap da gidilip sahaflardan alınmalı 4 Umami Nuarıklı Üniden bir hocam vermişti yazarı arkadaşıymış, keyiflik bir şey, siz okumayın. 5 Godot'yu beklerken Samuel Becket Ooo sembolizm, Godot candır canandır her şeydir. Ölmeden önce okuyun efendim. 6 Eylembilim Oğuz Atay Üniversite olayları, polisler kafa kırmalar ölümler, olaylar olaylar 7 Ruh adam Nihal atsız Mutlak seveceksin... Atsız ın psikolojik analizler konusunda doktora yapmaya çalıştığı eseri, çok başarılı değil ama yine de güzel, okunabilir. 8 Matmazel Noraliya'nın koltuğu Peyami Safa Peyam...

"Soykırım" "Boykot"

Fransız Mallarını Boykot ve Fransanın şu son yaptırımları konusunda "yazmadan edemedim" kalıbına sığınarak bir kaç kelam etmek isterim. Bir arkadaşımın da belirttiği gibi Türkiye'de 301 kalksın diye yaygara koparanların Fransa'da soykırım kabul edilsin diye destekte bulunmalarına ben ne diyeyim hiç bilemedim. 301 kalksın fikirlere özgürlük peki tamam, e şu an hapiste yatan o kadar fikir suçlusu var ki, eylem aksiyon değil cidden düşünce suçundan içeride yatan zevatlar halen mevcut. Sadece bu açıdan bile bir hayli girift bir mesele... Umarım bu tezatlık bahsinde hemfikirizdir. Yazarların, Orhan Pamuk gibi, sözlerinin delil olarak kullanılması, ispatlama çabalarına bunların duhul edilmesi de ayrıca rahatsızlık verici. Baba ve Piç'te de Elif Şafak'ın bu konuya değindiğini okumuştuk ve evet soykırım oldu imalarını da anlamıştık. E hadi yazarların derdi popülistlik olsun. Soykırım... Soykırım yahu adı üstünde, soyu kırmış olsaydık (ki arada bazı meselel...

Hakkımda 7 Gerçek.

Daha önce hiç mimlenmemiştim. Beni buna dahil eden  kadim dostum (O.Ali) Edebi Tutku 'ya selam ederim. Benimle birlikte kıymetli hemşerim Ayşen Ilgın ve diğer görüşdaşlardan Gölgeli Yol u da meseleye dahil etmesi neticesinde bana mimleyecek kimseyi bırakmadığı için de kendisini kınıyorum (şiddetle) Hakkımda 7 gerçek deyince aklım direk seven filmine gitti. Çok derin ayrıntılar olmasa da bir kaç ufak sırrı burada açıklayayım:  1) Böyle rakamlar işin içine girince gerildim sanırım az biraz, hem bi sınırlandırma filan söz konusu gibi geldi bana, yanılıyorum değil mi? Tabi ki... Burçlara itimadım yoktur; ama insanlar itimat ettiği için bizim burçlarımız uyuşmuyor diyenlerden uzak durmuş, onları kendimden uzaklaştırmışımdır. Çünkü eninde sonunda bilinçaltına bu olumsuz düşünceyi nakşeden bu şahısların bir fırsatını bulup zaten çekip gidecekleri aşikardır.  2)Mikro milliyetçiyim, bir insanın Alucralı olduğunu duyduğumda hakkında başka hiç bir şey bilmesem dahi o ar...

İnsanlık Öldü...

Nihayet insanlık öldü. Haber aldığımıza göre,uzun zamandır amansız bir hastalıkla pençeleşen insanlık,dün hayata gözlerini yummuştur. Bazı arkadaşlarımız önce bu habere inanmak istememişler ve uzun süre,’yahu insanlık öldü mü?’ diye mırıldanmaktan kendilerini alamamışlardır. Bu nedenle gazetelerinde,’insanlık öldü mü?’ ya da ‘insanlık ölür mü?’ biçiminde büyük başlıklar yayımlamakta yetinmişlerdir. Fakat acı haber kısa zamanda yayılmış ve gazetelere telefonlar,telgraflar yağmıştır;herkes,insanlığın son durumunu öğrenmek istemiştir. Bazıları bu haberi bir kelime oyunu sanmışlarsa da,yapılan araştırmalar bu acı gerçeğin doğru olduğunu göstermiştir. Evet,insanlık artık aramızda yok. İnsanlıktan uzun süredir ümidini kesenler,ya da hayatlarında insanlığın hiç farkında olmayanlar bu haberi yadırgamamışlardır. Fakat,insanlık aleminin bu büyük kaybı,birçok yürekte derin yaralar açmış ve onları ürkütücü bir karanlığa sürüklemiştir;o kadar ki,bazıları artık insanlık olmadığına göre bir alemden d...

Körlük- José Saramago

José Saramago... İsmini ilk kez, akşamın bir vakti Kadıköy Alkım kitabevinde Semih'le dolaşırken duydum. Abi körlük ve görmek diye iki kitap var, görürsen haber ver! Kim ki bu kitapların yazarı? José Saramago abi, çok güzel yazıyor farklı bir üslubu var! Hadi ya bak merak ettim, hadi bulalım şu kitapları o zaman. Hızlı bir taramadan sonra körlük ve görmek isimli kitapları buldum, elime alıp incelemeye koyuldum, Semih heyecandan yerinde duramıyor tabi, ama ben henüz yazarı bile tanımadığım için pek tepki vermiyorum. Kitaplar el değiştirdi, şimdi Semih inceliyor. Peki tamam ben de okurum bunları Semih. Alacak mısın şimdi abi? Yok ya şimdi alamam Peyami Safa'ya verdim paramı, ama şu körlük'ü okurum yakın zamanda... demiştim. Nasip oldu işte körlük elime geçti ve okudum. Kitaptan pek bahsetmiyorum farkındayım, peki siz şu an José'nin üslubunu kullandığımın farkında mısınız? Sadece nokta ve virgülden oluşan cümleler... Konuşmalar dahil, her şey başlı başına küçük bir devr...

ve ben şimdi kütüphanesiz bir adamım

Evdeki kitap raflarımızdan farklı bir kisveye bürünen Kütüphanenin bendeki öyküsü... Kütüphane kültürüm 12-13 yaşlarıma dayanır. Orta ikiye gidiyordum o sıralarda, okulun en alt katta büyükçe bir kütüphanesi vardı, duymuş, işitmiş; ama hiç gitmemiş idim. Okumayı severdim, ancak kütüphaneye girmek demek: daha önce tanımadığım bilmediğim bir mekana girip orada hiç yabancı değilmiş numarası yaparak dolanmak, mümkünse insanlara da tebessüm edebilmek anlamına geliyordu. En azından benim için, hem çocuktum hemde bazı psikolojik sorunlarım vardı. Tabi kimin yoktu ki, hepimizin çocukluğunda bir kedi kesmişliği vardır... Hasılı bir türlü cesaretimi toparlayıp giremiyordum oraya, aynı şekilde liseye giderken de ilk sene kantinden bir şey alıp yiyememiştim, ikinci üçüncü yıllarımda kantinden bir şeyler alıp yiyebilme alışkanlığını kazanabilmiştim. Yine bir gün en alt katta dolanırken kütüphanenin kapısını açık gördüm, kapıyı öyle açık görmemle içeri bir anda "düşünmeden, hesap kitap yapm...

albert camus veba

Camus'nün "yabancı" sı bilinir, o konuşulur hep. Ama Veba vardır esasında Camus'nün toplum psikolojisini ustalıkla kaleme aldığı. Camus, felsefeleri edebiyatlaştırabilen o büyük ustalardandır, ufku geniş muztariplerdendir. Kitabı edinip okuyunuz, üzerine pek bir şey söylemek istemiyorum; çünkü ayrı bir inceleme yazısı kaleme almak icap eder. Albert Camus nün Veba'sını gece bitiremeyince yarım bırakıp uyumuştum, rüyama giren tek kitaptır, rüyanın ertesinde kalemime dökülen satırları paylaşıyorum sadece. Hafızası kuvvetli olmasına rağmen ikide bir elindeki bilete bakıp otobüs numarasını kontrol ediyordu, 18 numaralı koltukta seyahat edecekti. Bir yandan yürüyüp diğer yandan elindeki bilete bakarak otobüslerin arasından Çukurova yazılı olanı bulmuştu sonunda. Sırtındaki çanta gittikçe ağırlaşmaya başlamıştı. Muavine bileti gösterip otobüse bindi. Çantasını, oturduğu koltuğun üstüne özenle yerleştirdi. Kulaklığını çıkarıp muavinden bir bardak su istedi.Suyunu içerken ...