Uzun bir aradan sonra tekrar yayındayız. Mübarek Ramazan ayı hasebiyle bir çoğumuzun dudakları çatlak gözleri ıslak ve gönülleri narin. Narin gönüllülerin kaleminden öperim, bana da iki satır selam karalarsanız çok sevinirim. Dediler ki yazar olacak adam susmaz, devamlı yazar, hep yazar ve hep yazmalı. Hayatın yorgunluğudur, geçiş dönemidir palavralarının ardına sığınarak bir süre daha sessiz kalmaya devam edebilmiş olsam da, bundan sonrası için eski performansımla devam edeyim diyorum. Hani öyle ahım şahım, pek aliyyül ala şeyler koyamasam da ortaya, ki şu an zaten aç ve susuz bir bünyeyim (hatta dün avusturyadan bir müşterimle telefonda lak lak ederken tuttum ramazanı enine boyuna anlattım, onlarda da varmış böyle bir şey, yanlış olmasın onun bilip de gittiği bir yerde varmış, neresi olduğunu hatırlamıyorum şu an, biliyorsunuz ki isim ve yer hafızam balık kılıklıdır hemen unuturum, tam kırk gün et yemezlermiş. Sonra Singapurlu bir müşterimle daha hasihal ettik, o da benimle birli...